29.10.2006 Uluslararası Alanya Dağ Bisikleti Yarışı

29.10.2006 Alanya Uluslararası Dağ Bisikleti Yarışı


Alanya yabancı potansiyeliyle diğer yarışlara oranla daha kalabalık oluyor ayrıca Alaiye Kalesi Dağ Bisikletçileri için teknik açıdan oldukça zorlayıcı ve heyecan dolu bir parkur.Yarışma şartları ne kadar zor olursa Dağ Bisikletçileri okadar mutlu oluyor.Yabancı sporcular imkanlar ve çalışma koşullarıyla bizden üstün olsalarda yarışıp onlar arasında derece alabileceğimizi biliyoruz ve bu yarıştada ilk 5 içine girerek bunu gösterdik.

Yarış öncesi Alanya Spor Salonu bahçesine kamp kurduk ertesi gün sabahına yüzerek uyandık çadırımız su almıyordu fakat dışarda 15cm su dolmuş bizde ortasında tıpkı deniz yatağı gibi yüzmeye başlamışız.Öğlen yarış var ancak biz sabahın köründe uyanıp burdan kurtulmak zorundaydık.

Çadıra su kaçırmadan eşyaları kuru bir yere taşıdık ardından çadırı taşıdık kuruyabildiği kadar ıslanan ayakkabı ve yarış eşyalarımızı kuruttuk.Artık uyku tutmazdı eşyaları çadıra kapatıp yarışa ıslak ıslak o şekilde girdik neyseki yarışta hava açtı ve güneşle üzerimizde kurudu yarış sonrası tekrar kamp alanına gelerek makarna yaptık ve eşyalarımızı topladık.Esbike zorlukları sever ancak bu kadar zorlukta yarışan sporcular için oldukça fazla bu sporu sevmesek bunca eziyete katlanılmaz ardından spor salonu müdürü Saim Kanlı gelip burda kamp yapmak yasak çıkın burdan diye sert bir şekilde bizi kovunca hiçte hoş olmuyor moral sıfıra iniyor.Çadırımızı toplayıp otogarın yolunu tuttuk Alanya’dan soğumuştuk Eskişehir’e bu tadsız anıyla döndük halen unutamayız ve bu spor düşmanı kişiler halen görevde ne yazıkki.Destek olacağına köstek olması kabul edilemez.Bunlar bizim için daha alevlendirici olaylar oldu ve çalışmalarımızı arttırıp zirveye gelebilmek için daha çok çalışacaktık.

 

25.07.2006 Esbike Akdeniz Turu

25.07.2006 Akdeniz Turu


Bir yıl öncesinden hesaplarını yapmaya başladığımız tur tarihi zamanla yaklaşıyordu. Hazırlıklarımızı yapmamız ve tur rotamızı çıkarmamız lazımdı. Bisikletlerimize en ufak civatasına varıncaya kadar bakım yaptık her türlü yedek malzemelerimizi yanımıza aldık.Konaklama için çadır ve malzemeleri mutfak için ocak,çanak çömlek ne varsa aldık.

En önemli olarak giysilerimizi her türlü hava şartını göz önüne alarak hazırladık.Artık tura hazırdık.Başta yükleri herkes kendi bisikletine yükleyecekti fakat daha sonra karar değişti ve bize motor ile babam eşlik etmeye karar verdi bütün yükleri motora aktardık.24.07.2006 günü 23:00pm yola çıktık.Serinde gitmek en akıllıcasıydı fakat geceninde barındırdığı tehlikelerde vardı.

Öncelikle uyuyan kamyon ve araç sürücüleri,köylerden fırlayan vahşi köpekler v.s bunlar içinde bir dizi önlem aldık.Araçlar için ışıklandırmamızı en üst seviyede tuttuk.

           Köpekler için Dazer (köpek kovucu)bulundurduk.Ve gece saat 2 civarında Kırka’ya vardık.Hava çok soğumuştu üstümüze bir şeyler alıp devam etmek istedik ama nafile gittikçe soğuyordu hava.Bu nedenle kamp atmaya karar verdik.Kırka’da bir çay bahçesine kampımızı attık.Karşıda çalışan fırında yeni ekmekler çıkıyordu o soğukta hemen gittik girdik fırına hem ısındık hem de sıcacık köy ekmeklerinden biriki tane aldık.Ekmeği yemekten çok koynumuza sokuyorduk ısınmak için.

Bir güzel gece yarısı kahvaltımızı yaptık ve yattık.İlk gün öğlene kadar uyumuştuk öğlen gecenin aksine çok sıcaktı adeta asfalt eriyordu.

         Sıcağa aldırmadan 40km kadar gittik ama sıcak dayanılmaz hale geldi bir petrole çekip havanın serinlemesini bekledik. Araçlar için ayrılan duşa bizlerde bisikletlerle girip serinledikten sonra tekrar yola devam ettik.Gece yarısı 03:00 civarında Afyon Sandıklıya vardık.Afyon Kırka arasında yol dümdüz bir çölde gidiyormuşuz gibi git git bitmiyor.Neyseki Sandıklı’da 2.molayı verdik bizler artık sabırsızlıkla               Fethiye\Kalkan’a varmak istiyorduk ama ertesi gün için gücümüzü de kontrol etmeliydik.Kampı kurduk ve yan tarafda bulunan kamyoncuların mekanında istemeyerekte olsa leziz olmayan yemeklerden yedik.Sabah erken kalkıp kahvaltının ardından tekrar yollara düştük.Hepimizde biraz halsizlik vardı bunu yenmeye çalıştık ama Afyon çıkışında bir rehabet çöktü hepimizin tekrar uykusu gelmişti ve acıkmıştık.

Afyon çıkışında sağ tarafta yer alan parka bir güzel yayıldık.Yemek ardından 1-2 saatlik bir şekerleme bize çok iyi geldi.Artık rahatlıkla Burdur’a varabilirdik.Toplandık ve başladık pedallamaya yılmadan usanmadan pedalladık.Ve Burdur tabelasını gördük.Ama nasıl bir görüş saatte 85km\h ile tabeladan geçtik.Yolda ben sağ çekmiş olan radar polis aracını önceden gördüm ve bu hıza ulaştığımız kamyonun deryalinden uzaklaştım Abdurrahman ve Yakup halen kamyonun arkasındaydılar polis var diye uyarmama rağmen bırakmadılar.Bir baktık polis aracı yanımızdan geçti başta kamyonu durdurdu sonra bizim çocukları.Arada geçen konuşmayı aynen aktarıyorum.

(Polis)

-Ehliyet Ruhsat

(Şöför)

-Buyrun Memur Bey

(Polis)

-Sen arkandaki bu çocukları görmüyormusun ?

(Şöför)

-Hayır görmedim Memur Bey

(Polis)

-Sus bide yalan söyleme.

(Şöför)

-Valla görmedim abi.

(Polis)

-Hadi bas git.Bi daha denk gelirsen bu şekilde karışmam.

Şöför gitti.Sıra geldi bizimkilere.

(Polis)

-Olum siz manyakmısınız ya kamyonun önüne bişey çıksa hemen dursa ölürsünüz valla.

(Esbike)

-Valla abi kamyoncu abi girin dedi arkama bizde girdik  zaten çok hızlı gidiyodu o hızla duramazdı zaten bizde zor yetiştik deryaline zaten.

(Polis)

-Olum hem tutunuyonuz kamyondan hem de haklıymış gibi savunuyonuz kendinizi.

(Esbike)

-Biz tutunmadık memur bey ama bir daha olmaz sizlere kolay gelsin.

(Polis)

-İlerideki radarlara anons ediyorum takiptesiniz haberiniz olsun.

Böyle bir konuşma aramızda geçti hem gülüştük hemde polise deryalin ne olduğunu anlatamadık hemde şöförün ve polislerin şaşkın yüz ifadelerine şait olduk.Şaşkındılar o kadar süratle radara giren ilk bisikletçileriz sanırım.

Daha sonra Burdur merkezde bir petrole girdik.Kurt Petrol petrolün yanında bir bahçede oturan adam bizi çağırdı gelin gençler bir soluklanın hele bir çay için herkesin çayı içilmez biraz düşündükten sonra gittik.Çay içtik ve yol konusunda sohbetler ettik.Haliyle bize inanmıyorlardı.Zar zor Eskişehir’den geldiğimizi ve Fethiye’ye gittiğimizi ve sporcu olduğumuzu anlattık.Yemek yiyebilceğimiz uygun bir yer sorduk.Hemen adam kızım şurdan Ege Lokantısını arayı ve 3 bisikletli bir motorsikletli geliyor.onlara ne isterlerse ver hesab benden dedi.Biz dur mur derken adam işi halletti bile.Ya olmaz öyle şey falan dedik siz fazla konuşuyorsunuz dedi.Neyse lokantaya gittik.Bir güzel yemekleri yedik bir baktık gene o adam.Hüseyin bey lütfen biz öderiz dedik ben size ne dedim bendensiniz şimdi oturun devam edin yemeğinize dedi.Hepimiz şaşırdık.Lokantacıya sorduk bu şahsın kim olduğunu oda Burdur’un yarısı onundur dedi.Sağlam kayaya çarpmıştık.Sıradan bir insan gibi görünen ama çok zengin bir insan olan mütevazi yaşayan bir insan Hüseyin Kurt onun ısmarladığı yemekleride yedikten sonra tam gaz yola devam.

            Saat 17:00 civarı yola çıktık.Bu sefer hedef son nokta olan Kalkan’dı baya bir yolumuz vardı ama artık bacaklarımız öyle açılmıştı ki uçarcasına gidiyorduk.Onca rampa olmasına karşın ortalama hızımız 30km\h’nin altına inmiyordu.Gece 00:00 civarlarında Karabel denilen yüksek bir dağın tepesine geldik orda yer alan bir karpuzcudan karpuz aldık biraz karnımızı doyurduktan sonra yola tekrar devam bu bulunduğumuz yerin yükseltisi 1440m rakımlı biryer.Başladık aşağı inişlere 35km iniş bize büyük bir hediye idi.15-20dk indik.Fethiye kavşağına geldik ordan Kalkan’a doğru yöneldik gece 03:30 civarlarıydı.esnemeye başladık ama Kalkan sınırlarına girdik Kalkana 10km kala kampımızı attık.Hedefe ulaşmıştık ve hedeflediğimiz sürede ve çok başarılı bir şekilde gelmiştik huzur içerisinde yattık.Ertesi gün sıcak bir güneş ısısıyla uyanmak çok kötü bir şey hele bir çadır içerisinde iseniz anlatamam bir yandan uyumak istiyorsunuz bir yandanda sıcak sizi rahat bırakmıyor.Bu nedenle uyandık ve sıcaktan kurtulup serin otelimize gitmek için apar topar toplandık ve olan gücümüzle bastık pedallara.Kalkan’a girmeden önce dik bir rampa var 5km civarında orası bize öğlen sıcağında cehennem azabı yaşattı.Fakat her şeye rağmen başardık ve denizi gördük.Otele ulaştığımızda elbiselerimizle beraber direk havuza girdik öyle rahat oluyor ki anlatamam hele birde 2 gün boyunca hiç duş almamış ve yol olan bütün egzoz gazlarını üzerinizde toplamamızı da sayarsak berbat bir şey.Hedef başarıya ulaştı fakat biz halen nasıl o kadar yol geldiğimizi halen anlayamıyorduk.3-4 gün tatilimizi yaptık.Kalkan’da yer alan Kaputaş Plajı (Avrupa’nın sayılı Plajlarından)ve Patara Plajı(Türk sinemaların da çöl sahnelerinin çekildiği play ve uzunluğu 11km)buraları gezdik ve denize girdik.Yeni turist arkadaşlarla tanıştık onlara anılarımızı anlattık.Yeni dostlar edindik.Fakat son gün gelip çattığında bu dostlardan ayrılmak çok güç oldu.Hollandalı aile adeta gitmeyin diye yalvarıyordu.Ama yolcu yolunda gerek.

            Akşamüzeri Kalkan’dan çıktık aslında Kamil Koç ile otobüsle geri dönecektik fakat bagajların full dolu olması sebebiyle bizi almadılar.Bisikletlerimizi parçalamıştık her şey yüklemeye hazırdı fakat almadılar.Bu nedenle kafamız attı yürüyün dedim.Gidiyoruz toplandık Kalkan çarşısının içinde tüm halk bize bakıyordu.Çevremizde bir insan öbeği.Hemen o bölgeden gitmek için can atıyorduk.Yola çıktık.

           Kalkan çıkışında bir köfte yedik halen tadını unutamıyorum bize bir doping etkisi yarattı ve o dopingle 35km uzunluğunda çıkışı olan Karabel Yaylasına nasıl çıktık bilmiyorum.Zirvede saat 01:30’u gösteriyordu.Hepimizin uykusu gelmişti ve hava çok serindi.Hemen bir minare gördüm yeşil lambaları yanıyordu.Grubu camiye götürdüm bu gece burada kalacaktık.Köyden bir dede çıktı.

-Hoop! Napıyonuz orda caminin kilimlerinimi çalcanız?

(Esbike)

-Yok Dede minareyi götürcezde kılıf arıyoz dedik.

Ve bize eee girin oraya oda var yatın işte orada dedi.Bir girdik odaya ne mat ne uyku tulumu direk yayıldık yerlere.Vücut artık taşıyamıyodu ne yersek hemen onu yakıyorduk yani vücudun verebilecek bir enerjisi kalmamıştı.Sabah oldu kuran kursuna gelen çocukların cıvıltısıyla uyandık öyle yorulmuşuzki sabah namazına bile kalkamadık.Ama çocuklar sağolsun bizleri uyandırdılar.Daha sonra akşamki amca ve karısı bizlere kahvaltılık bişeyler getirdiler köy imamıda çayı demledi bir güzel kahvaltı ve muhabbet ettik.Çok misafir insanlardı Karataş Köyü insanları.Öğlene doğru yaylada yola çıktık öğlen olmasına karşın heryer serindi.Yollarda konaklaya konaklaya Tefenni Ovasına geldik.Git Git bitmiyor.

               Çok uzun bir mesafe düz yolda ine çıka yol aldık sağda solda hiç kimseler yok tam bir çöl ama çöl gibi sıcak değil serin bir çöl demek daha iyi olur.Neyseki buralarıda geçtik.Burdur’a ulaştık.Yemeklerimizi bu sefer kendimiz yedik.Herşeyimizi hallettik ve Hüseyin Kurt’un yanına teşekkür etmeye uğradık fakat yerinde yoktu.Petroldeki sebil meyve suyundan doldurduktan sonra yola devam.Afyon’a geldik.Afyon’da bir istasyonda Bulgaristan Deli Ormanlı Sabri amcayla babam konuşmaya daldı.Amca soruyor babam yanıtlıyordu.En sonunda babam sen çok sordun şimdi çocuklara birşeyler ısmarlada içsinler dedi.Ayıp ediyon ne istiyosanız için çocuklar dedi.Ama büyük bir hata yaptı bisikletçi hiçbir zaman doymaz.Başladık 2,5 litrelikleri devirmeye 2.tane 2,5 litrelik gazoz içmişiz.

               Adamlar bize hayretle bakıyor.Ve halen okadar yolu gittiğimize inanmıyorlardı.Hayretleri yüzlerinden okunuyordu bu her istasyonda tekrarlandı.Bisikletlerimize binmek isteyenler oldu,bende aldım bunun aynından 80ytl diyenler oldu.Kaç km yapıyonuz günde diyenlere 300km dediğimizde kafamı buluyonuz diyenler oldu.Arabayla ben o yolu çekemiyom delimisiniz divanemisiniz diyenler oldu.Çok insanlarla tanıştık.

              Çok maceralar yaşadık.Toplam 5 kez lastik patlattık.2 kez benim ön teker 1 kez apo 1 kez Yakup ve birkezde motor patlattı.Son molayı Kırka’da verdik çok yol gittik.320km bir günde ve çok bitkin düştük gayemiz Eskişehir’e 1 günde varmaktı ama bu süre 1,5 gün oldu.Ertesi gün otobüslerin 1,5 saatte aldığı yolu biz 2 saat gibi bir sürede aldık.Bu başarının sırrı yolların bozuk olması ve araçların yavaş ilerlemesi bizlerin ise arazi bisikleti ile bu yollarda kolay ilerleyebilmemizdi.14:00 civarında evimize ulaştık.İlk bulduğum yere uzandım herkes aynı durumdaydı.

             Halen şaşkındık nerdeydik nerelere geldik hepsi hayal gibi geliyordu.Biz bile yaptığımıza inanamıyorduk.Halende çevremizdekiler inanamıyorlar.Gerçekten insanın neler yapabileceğine şait olduk.Ve azmin başarıyı nasıl etkilediğini gördük.Türkiye’nin yollarının durumunu detaylı olarak gördük.%70i bozuk olan yollarda ilerledik.Bazılarında şeriti yoktu bazılarında ise reflektör yoktu.Uyuyan ve geceleri uzunları açıp önümüzü görmemizi engelleyen şöförler gördük.Bu duyguyu herkesin yaşamasını isterim.

23.04.2006 Antalya Kemer Dağ Bisikleti Yarışı

23.04.2006 1.Kemer Yarışı


 

Kemer’de yazın başlangıcında yarış olacağını duyduk ve sevinçle hazırlandık epey kalabalık 15 kişilik bir Esbike kafilesiyle yola çıktık otobüse okadar bisikleti sığdırmak epey zor olsada kalabalık olduğumuz için otobüsler bir bagajı bize veriyordu naparsanız yapın diyorlardı ama orayada sığdırmak oldukça zor oluyordu çünkü sadece bisiklet yok çantalarda var ama ne yapıp edip sığdırıyorduk herkes hayretle bakıyordu o iştede uzmanlaşmıştık.

 

Kemerde Liman başkanı daha önceki tur etkinliklerimizden tanıştığımız birisi bu yarıştada bir yatı bize tahsis etti ve orada konakladık.Yarış parkuru oldukça sert ve teknik bir yerdeydi inişler çok kırıcıydı.Ancak Esbike olarak teknik inişleri oldukça çok seviyoruz ve çok başarılıyız.Yarışta kazasız bir şekilde ve izleyicilerin desteğiyle güzel dereceler alarak yarışımızı tamamladık.Kemerde biraz gezdikten sonra şehire başarılarımızla dönüş yaptık.

 

25.06.2005 Esbike Ege Akdeniz Turu

25.06.2005 Ege-Akdeniz Turu


   Hazırlıklarımız bir ay öncesinden başlamıştı yavaş yavaş tüm ekipmanı toparladık.Tura çıkmamıza bir hafta kala bisikletlerimizi atölyemizde bakıma aldık.

Heybelerimizi bağladık.Ve Eskişehir çevresinde yüklerimizle test sürüşü yaptık amacımız bisiklete alışmak.Gitmeden önce İllerin Gençlik ve Spor il Müdürlüklerine ve Valilik ve Belediyelere mailler attık.Ayrıca basına da haber vermeyi unutmadık.23 Haziran gecesi herkes toplanıp oplam 10 kişi Ahmet,Mustafa,Fatih,Abdurrahman,Yiğit,Alper,Annem babam kardeşim ve ben tur için hazırdı.2 motor ve6 bisikletli otogara doğru bizim evden hareket ettik.Otogarda çok zor bir iş bizi bekliyordu bu 2 motoru ve 6 bisikleti yükleri ile birlikte otobüsün bagajına nasıl yerleştirecektik.Bisikletleri parçaladık yükleri ayrı bisikletleri ayrı koyduk ilk önce motorları bagaja yerleştirdik.Ama yer oldukça azaldı.Sonra yükleri sıkıştırdık.Bisikletleri zar zor koyduk.İki bisiklet açıkta kaldı ve otobüste boşyer çok azdı.Kaptan ve muavin onlarıda yukarı alın diyodu ama biz olmaz dedik onlarıda yerleştirelim.Diğer yolculara ait bavulları daha istifli hale getirdik ve yer açıldı onlarıda yerleştirdik.En sonunda büyük zorluklar içinde yerleştirmiştik.Hep beraber otobüsün en arkasına geçtik.Haydi Bismillah ! İlk adımı geçmiştik.Otobüsteki herkes bize şaşkın şaşkın bakıyolardı.Rotamız Muğla idi yol boyunca arka taraf adeta şenlik içindeydi.Muavin kek dağıtıyor en son bize geliyor ve kekleri tektek dağıtmak yerine hepsini veriyordu yani kıyak geçiyordu.Kola ikramı yapıyordu bize bardakları ve kolayı şişe ile veriyordu bizde arkada pikinğe devam ediyorduk.

Sabah 7 gibi Muğla’ya geldik.Eskişehir’in serin havasından sonra sabahın erken saatlerinde bile oldukça sıcaktı.Otobüsten yüklerimizi indirmek vardı sırada hemde hızlı bir şekilde zaten Eskişehir’den geç çıkan otobüsün Marmaris’e yetişmesi lazımdı ve acele etmeliydik.

Son sürat her şeyi boşalttık bunuda atlatmıştık.Otogarın orta yerinde montaj işleri başladı .Bisikletlerden birinin tekeri patlamıştı herhalde yoğun yükün altında gümledi lastik.Neyse her şeyi haletlik ve Muğla şehir merkezine doğru yola çıktık.Muğla Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne gittik.Pazar günü olması nedeniyle kapalıydı.Fakat ordaki görevli arkadaş müdür bey geleceğinizi söyledi ben size yardımcı olayım dedi.Biz hayli şaşırmıştık.Sağolsun Muğla Valisi ve Muğla Gençlik Spor İl Müdürü bizlere çok yardımcı oldular.Kalacak yer konusunda çok yardımları oldu.Onlara birkez daha teşekkür ediyorum.Bizim için hazırlanan odalarda iyice dinlendik öğladen sonra 15:00 gibi yola çıktık.

2 motor 6 bisiklet gidiyorduk kervan gibi oldukça ilgi çekiyordu ve kalabalık olduğumuz içinde şenlik fazla oluyordu.Marmaris’e 10km kala Ahmet arkadaşımız yolun mıcırlı olması nedeniyle ön tekerin patlaması ile kayarak düştü hızı 60km vardı.Her yeri kan içinde kalmıştı.

Hemen hastaneye götürmemiz lazımdı yaraların temizlenmesi için yoldan geçen bir yardım sever insan hemen Ahmet’i aracına alıp bisikletide arkaya atıp doğru Marmarise doğru gittiler.Bizim motorlarda peşlerinden bizlerde sıcakta 35-40 ortalama ile olan gücümüzle onlara yetişmeye çalıştık.Marmarise 5km kala Shell istasyonunda Ahmet’in pansumanlarını yapmak için durmuşlar fakat koskoca Shell istasyonunda hiçbir ilk yardım malzemesi bulunamamış.

Adamcağız aracındaki İlk yardım çantası ile Ahmet’in yaralarını temizledi bu arada bir otobüs dolusu turistte ordaydı onlarda meraklı gözlerle bizlere bakıyolardı bu ülkemiz için hiçte iyi bir reklam değildi.Şimdi içinizden geçiriyorsunuzdur acaba sizde niye ilk yardım çantası yok diye.

Var ama yeterli değil yani okadar büyük bir yara için yeterli değildi.Pansumanlar yapıldı.Marmarise doğru tekrar yola çıktık.Marmaris’te kalacak yerimiz önceden hazırdı.Gençlik ve spora ait futbol sahasında bir gün konakladık.

Hepimiz yorgun ve moralimiz bozuktu birde Bursalı Yiğit arkadaşımzın çantası ha bire düşüp duruyodu.Dur kalk dur kalk iyice bitkin kalmıştık.Yemekler yenildi duşlar alındı ve dinlenme pozisyonuna geçtik.

Dinlendikten sonra tura 8 kişi devam etme kararı verildi Ahmet ve Mustafa’yı Eskişehir’e geri gönderdik.Çünkü Ahmet artık yola devam edemiyecekti durumu kötüydü.Neyse akşam üzeri şehir turuna çıktık Marmaris gece hayatıyla ve tarihi dokusuyla güzel bir yer.Şehirde türk halk yerine oldukça bol olan Rus ve diğer ülkelerden turistleri gördük.Bizim memleketimizde bizlerden iyi eğleniyolardı bunu da içimize atarak dern bir ahhh çekerek turlamaya devam ettik.Ertesi gün Muğla bisiklet il temsilcisi Bülent Savran ile Marmaris sahilinde hep beraber yola çıktık Marmarisin en sığ koyunda denize ilk olarak denize girdik.Çocuklar gibi eğleniyorduk.Daha sonra yol için akşamüzeri olmasını bekledik pikniğe devam ettik.Saat geldi ve yola çıktık.Köyceğiz varmamız gereken yerdi.Pedallara bastık teksıra deryale girerek yer değiştirerek Havanın kararması ile birlikte ilerliyorduk yol oldukça dar ve tehlikeliydi kamyonlar ve araçlar çok süratli geçiyolardı allahtan motorlar hem ışık tutuyolar hemde eskortluk yapıyolardı.Yoksa domates gibi ezip geçeceklerdi bizleri.Bu tehlikerlin yanında Yiğit’in tehlikeside vardı.Yiğit deryale girmeyi bir türlü beceremiyodu.Bir sağa bir sola savrulu duruyodu yani bir türlü düz gidemiyordu.Neyse akşam 23:00 gibi Köyceğize’e vardık.Orda akrabalarımız vardı onların evinde geceledik karnımızı doyurduk meşhur çam balından bolca yedik dopingi fulledik.Sabah erken saat’te Köyceğiz gölünün kıyısına gittik ortamı gezidik.Çok güzel bir yerleşim yeri gölde ülkemizde kirlenmemiş göllerden biri.Daha sonra ordaki parkta akşamüzerinin olmasını havanın serinlemesini bekledik.Annem ve akrabalar kısır yaptılar.Bir güzel kaşıkladık hala tadı damağımda sanki.Ordaki kafeteryada bize sponsor oldu ve herkese ıhlamur ikram etti.Biz bu yoğun ilgiden oldukça memnunduk bu arada bisikletlerimizle ve motorların başında fotograf çekinenlerde vardı.

Köyceğiz’den tekrar yola çıktık rotamız Fethiye’ye varmaktı.hava akşam üzerine yaklaşıyordu bugün erken çıkmıştık yola ve büyük bir hata yapmıştık.Sıcağı bir güzel yidik.Dalaman’a geldik.Dalaman’da hava kararmaya başladı.Dalamandan sonra ine çıka ine çıka yola devam ettik.Fethiye’ye 30km kala artık bacaklarımız bitmeye başladı.Gözlerimiz kararıyordu.Herkes birbirinden kopmuş grup dağılmıştı.Artık telefonlarla irtibat kuruyoduk.Neyse en sonunda Fethiye’ye vardık.Bagaj’dan matını çıkaran olduğu yere yatıyorudu.Fethiye’de de Gençlik spor sahasında kaldık.Bu gün en çok yorulduğumuz günlerden biriydi.Ertesi gün iyibir sabah kahvaltısı yaptık duşlarımızı aldık tabiri caizse cillop gibiydik.Sabah erkenden Fethiye Ölüdeniz’e gitmek için kamptan ayrıldık.Fethiye’de kıyı şeridinde bir tur attık parkta oturan bisikletli bir amcadan yol hakında bilgi aldık Ölüdeniz nerde diye sorduk şu dağın arkasında dedi.Gösterdiği dağ baya yüsekti ve eğimliydi.Bizim gözümüz yememişti tabii.Herkes boşverin ya Ölüdeniz’i diyordu.plan değişti,Kalkana doğru gidiyorduk.Artık Muğla il sınırında çıkıyorduk.kumsalda denize girecek gibi olduk ama herkes üşengeçlik yaptı ve plan B yi uyguladık.Yola devam.

Parkta havanın serinlemesini bu kez bekledik aynı hataya düşmek istemiyorduk.Hava serinledi aslında Eskişehir’e göre yanıyordu ortalık ama yola çıkmalıydık.Yolda kime sorsak yol çok rampalı çok virajlı değip durdu.Yola çıktık harbiden öyle yavaş yavaş devam ettik.Manzaralar çok güzeldi.Denizin o açıklı koyulu rengi ve virajları dönerken duyduğumuz dalga sesini anlatamam sizinde yaşamanız lazım diyorum.Fethiye’ye kadar arkada kalan Yiğit enerji içecekleri ve Snackers yardımıyla baya düzelmiş ortalama hızını arttırmıştı ama bir hatası vardı hep sabit hızla gitmek yerine bir hızlanıp bir yavaşlıyordu buda onu sonuncu olmaya mahkum ediyordu.Kalkana vardık.Kalkan yaşlı ve genç turizme hizmet eden kasabayı andıran otelleri doğa ve oteller hep aynı tonlarda yani doğaya uyum sağlanmaya çalışılmış.Oldukça güzel bir denizi vardı.Burda benim arkadaşımın oteli vardı.Birgün burada konakladık.Yalnız akşam geçtiğimiz için göremediğim Kabutaj Plajına içim gidiyordu.Seneye orayı görmek için can atıyorum.Ertesi gün deniz kum güneş derken akşam üzerini yaptık.Kaş’a varmalıydık bu sefer yol kısaydı ama rampalar canımıza okudu.Kaş’a vardık nihayet ama biz bizden geçmiştik.Kaş’ta Marina yanındaki dalga kranların yanına kampımızı attık.Çadırları kurduk.Saat 22:00 gibi vardık buraya.Herkes yorgundu ama burayıda gezmemiz lazımdı yorgun argın kalktık geziye bizi gören Hello diyordu bizde Ne Hellosu Selamın Aleyküm diyince halk bir hayli şaşırıyordu.Tursitlerinde ilgisini çekmeyi başardık tabii görmeleri lazım sadece onlardan çıkmıyor böyle spor yapanlar bizdede var.Belkide kendi memleketlerinden sanıyolardı bizi kim bilir.Gezdik ve yatmak için çadırların yanına geldik hava sıcaktı bir çadır kurduk.Annem Babam ve Kardeşim çadırda biz gençlerde dışarıda yattık.Bisikletlerimizi yanımıza çektik.Alper gece yarısı 03:00e kadar nöbet tuttu ve bana ben artık uyuyorum dedi.Bende tamam dedim.Sabah kalktık birde baktık ki benim bisikletin çantası açılmış içinden Cep bilgisayarım aynı zamanda gps cihazı ve Alet çantam çalınmıştı.Moral bende sıfırdı.Ama bir şeyede seviniyorum.İçindeki birmilyar değerindeki fotograf makinesi ve yüklü miktarda para duruyordu.Lisanslar falan hepsi bu çantadaydı.

Başımın yanında duran bu çantadan ne cesaretle onca genç adamın arasından nasılda gelip aldılar hala çözemedim.Polis’e bildirsek elli tane soru soracak hırsız biz olacaktık ondan şikayet etmeden usulca ordan ayrıldık.Tabii bende surat bir karış moral sıfırdı.Ama yola devam etmem ve ortamı bozmamam lazımdı.Finike’ye doğru yola çıktık.Artık gidebileceğimiz kadar gidecektik çünkü yol gitmek artık sıkıntı veriyordu.Birde böyle tatsız olaylar olunca çekilmez bir hal alıyordu.Kale ilçesine kadar ömrümde gördüğüm en uzun rampalardan birine tırmandık.Yukarda hava soğudu titreme bile geldi desem yalan olmaz.Kale ilçesinde Nicolas Kilisesini gezdik.Nuel baba heykeli ile resim çekindik.Bu ilçede seracılık oldukça önemli heryer sera doluydu.Fazla oyalanmadan öğlen sıcak falan demeden dağları tepeleri aşa aşa yola devam ettik bir yerde yol zivt içindeydi.Yiğit arkadaşımız yine yapacağını yaptı ve buradan 40 ortalama ile geçti zivt olmamış yeri kalmamıştı gözlük camlarına kadar zivt içinde kalmıştı.Bir yandan ağlanıyor bir yandanda söyleniyordu neden ben böyleyim neden hep bein buluyo diye.Bize gelince bir damla bile zivt yoktu bizlerde çünkü 10km ortalama ile buradan geçtik. Kemer’e ulaştık baya yol yaptık. Ama sonuçta 1 Temmuz Kabotaj Bayramı etkinlikleri için 1 gün önceden varmayı başardık.Kemer Liman başkanı hemen bize bir yatta kalacak yer ayarladı sağolsun.Kaldığımız yat özel el yapımı bir yatmış.Kazakistan cumhurbaşkanı her yaz tura çıkıyormuş bu yatla.Neyse Marina’da yatta bir gün konakladık yemeklerimizi yedik duşlarımızı aldık.Ertesi gün kalacak yer için Kemer Kaymakamına gittik.Bizi hiçte sıcak karşılamadı biraz sert bir yapısı vardı.Bize yardımcı olmadı ve ordan ayrıldık Kemer Liman Başkanı hemen yardımcı oldu Antalya Kındıl Çeşme’de Kamp yerimizi ayarladı.Üç dört gün burada konaklayacaktık.Bu işleri biz hellettikten sonra geldik yiğit’in zivtlerini temizlemeye 5lt benzin ile kovanın içerisinde tüm çamaşırları yıkandı ve zivtten eser bile kalmadı daha sonra deterjanla tekrar yıkandı yiğit yıkandı denize girdi.Derken ortalık benzin kokusunda geçilemiyordu.Yani bunca yorgunluğun üstüne Yiğit hiçte iyi gelmiyordu.Birde benzin toprağa bulaşmıştı çamaşırlardaki koku gitse bile toprakta ki koku gitmiyordu.Yiğit bel küreğini aldı ve başladı toprağı bellemeye.Biz artık bu durumlara dayanamadık ve Fatih Apdullah ve ben Kemere gittik.Akşama kadar stres attıktan sonra kampa geldik ve yattık.

Ertesi gün kabotaj bayramı için hepimiz aynı formayı giydik flamalarımızı alıp doğru tören alanına sabah çelenk töreni ve ödül törenleri yapıldı.Esbike takımına kupa ve sporculara madalya verildi.Bu tüm yorgunluğumuzu almıştı,isimlerimizin okunması herkesin bizi alkışlaması çok güzel bir şey.Daha sonra denize çelenk bırakmak için yata gittik.Açıklarda çelenk bırakıldıktan sonra herkes Marina’ya doğru gitti çünkü bayram etkinliklerinin en renkli anları burada olacaktı.Yağlı direk yatçıların showu yüzme yarışı dalgıçların etkinlikleri yapıldı.Yüzme yarışına babam ve ben katıldık ben dördüncü babamda beşinci oldu.Tabii yatçıların yanında pekte şansımız yoktu üstüne birde yorgunluk eklenince 200m’yi zorlukla yüzdük.

Tören bittikten sonra akşam olmasını beklemek için kampa gittik yemeğimizi yedik tekrar hazırlandık ve doğru Feneralyına katılmaya.lambalarımız ve kasklarımızla ellerimizde meşalelerimizle şehri turladık önde mehter takımı arkada denizciler arkada biz vardık.Turislerin ve Halkın şaşkın ve meraklı bakışları arasında şehri turladık.Mehter marşı bizi iyice coşturuyodu keşke yolda önden bir mehter kamyonu arkadan biz gitsek ne güzel olurdu gaza gelirdik basardık.Neyse şaka bir yana fener alayından sonra tekrar Marina’ya gittik.Yatla gece Olimpusa kadar açıldık Yatta şarkılar söylendi müzikler çalındı eğlenceler yapıldı.Yiğit bir ara ortadan kayboldu heryere baktık yiğit yok meğersem geminin en önünde ikram dağıtılıyormuş oda ordaymış.Daha sonra birde baktık Yiğit elinde üç hilalli bir bayrak kafasında yeniçeri şapkası geminin orta yerinde dönüp duruyor mehter takımından almış bu kamuflajları.Daha sonra müzik eşliğinde Yiğit öyle bir dağıttı öyle bir dağıttik sormayın bize soranlara biz tanımıyoruz diyecek pozisyona geldik.Video kayıtlarında mevcut bunlar.

Daha sonra Kıyıya yanaştık ve kampın yolunu tuttuk Kemer’de beş gün kaldık.Denizin kumun tadını çıkardık.Kısacası tatilin tadını çıkardık.Artık yolcu yolunda gerek hesabı yola tekrar çıkacaktık ama kimsenin canı gitmek istemiyordu sebebi ise tekrar yorulacaktık.Akşam üzeri tekrar yola çıktık Kemer’den sonra Antalya için iki geçit ve  oldukça rampa vardı.Gerçi gelirken çıktığımız rampalar daha dik ve uzun olduğu için bu yollar bize vız gelirdi.Antalya’ya vardık.Otomobil fuarını gezdik.Biraz şehir turladık tarihi güzellikler ve manzaralar eşliğinde gezdik.Burda kalmadan gitmeye karar verdik.Ve otobüs biletlerini ayıttırdık.Turumuz artık sona eriyordu.Acısıyla tatlısıyla yorgunluğuyla uykusuzluğuyla turu tamamlamıştık kimisi ilk kez çıkmıştı kimisi ikinci kez ama bir hedef vardı turu yapmak onuda başarmıştık.Yol boyunca bize yardımcı olan Canım Türkiye’nin insanlarına ve yol kenarlarında bizim serinlememize yarayan otoyıkamalara ve hiçbirzaman bizi yalnız bırakmayan havlamalarıyla köpeklere teşekkürlerimi sunuyorum.Gelecek yıl daha kapsamlı yapacağımız turun planlarına şimdiden başladık.Sizlerinde bu macerayı tatmanızı tavsiye ederim spor turizminin ülkemizde yayılması dilekleriyle.

 

24.06.2004 Esbike Akdeniz Bisiklet Turu

24.06.2004 AKDENİZ TURU


                      Bir gün gezmek isteyen dolaşmak isteyen bir grup genç aralarında karar verirler.Antalya’ya tatil ve adrenalin yaşamak için bir gezi düzenleyecekler ama bu gençlerin kimisi halen çalışıyor ve iş yerinden izin alamıyor kimisinin ailesi bisiklet ile gitmesine izin vermiyor kimisinin parası geziye yetmeyecek kadar az.

        

 Ama hiçbir aksilik gençleri gerçekleştirmek istedikleri bu amacı engelleyemezdi.Gençler bir dahaki hafta buluşmak ve işleri yoluna koymak için aralarında anlaştılar.İşinden izin alamayanlar yalvar yakar izin almış ailesinden izin alamayan arada kalmış ne yapacağını bilmiyor.Parası olmayan ise boynu bükük bizi izliyor bizler ise onun bu durumu üzerine o kişiyi kendi paralarımızın bir kısmını kısarak onunda gelmesi için ortak karar aldık ve Cuma günü akşamı için altı arkadaş aramızda anlaştık ve artık Antalya maceramız için ilk adımı atmıştık saat 4:00’te Eskişehir çıkışında buluşup yola çıkacaktık.

Ertesi günü herkes gibi bende sabırsızlıkla bekliyordum bisikletimi tıpkı bir doktor gibi tüm noktalarını atlamadan ve titizlikle bakımdan geçiriyor.Bilyeleri teker teker çıkarıp temizleyip bir güzel gres yağı ile yağlayıp yerlerine takıyor lastik akortlarını yapıyordum.Bir yandanda annemin içeriden seslenişleri vardı.

-Oğlum sende hiç akıl yok delisiniz siz delisiniz.

Babam ise eskiden benim izlediğim bu yollardan geçmiş tabiri caizse eleğini eleyip asmıştı ve bana hazırlanmamda yardımcı oluyordu.Hatta bisikletime heybe bile dikip hazırlamıştı.Neyse çadırımdan tutunda mutfak takımlarına çorabımdan mp3 çalarıma kadar a’dan z’ye her şeyim hazırı sıra geldi saat 4:00 beklemeye.

Müthiç bir heyecan içinde yattım ama bir türlü uyuyamıyorum,kalktım evin içerisinde geziniyorum aklıma bisikleti tartma fikri geldi.Aldım evde tartıldığımız kantarı önce kendimi tarttım 75kg sonra bisikleti tarttım 30kg yüklerle birlikte toplam 105kg biraz tırstım açıkçası bu yükle toroslar ve o kadar yol nasıl aşılırdı gençlik ya aşarız ne olacak hesabı  hiç aldırış etmeden tekrar yattım saat 4:00’te istenilen noktaya gitmek üzere kalktım.

Gözlerde çapak uykum daha yeni yeni açılıyor çıkmışım yola şehirde herkes uyuyor sokaklar bomboş bir tek biz akıllıyız dolaşıyoruz insanlar başta annem olmak üzere birazda olsalar haklılar galiba.

Belirtilen noktaya geldim arkamdan 10dk falan geçti Annem kardeşim ve babam motor ile geldi.Hiç olmazsa şehir çıkışına kadar eşlik etmek için,diğer arkadaşlarımda tamam hepsi gelmiş yola çıktık.

     

Hava sabah saatlerinde aşırı soğuk birde Eskişehir’in kuru ayazı olunca dayanılmaz önceden aldığımız montları giyidik üzerimize tam Eskişehir’den çıktık ormalık bölgenin içerisindeyiz birbirimizle konuşa konuşa gidiyoruz bir baktık bir bağrış “Domuz geliyor dikkat!” sağa sola bakmaya fırsat kalmadan grubun tam ortasından beşaltı tane eşek büyüklüğünde domuz.Şansımız varmış ki hiçbirimize çarpmadan aramızdan geçip gittiler.Bu olaydan sonra benim ailem geri döndüler bizi yolcu ettiler.

                   Hava yavaş yavaş yumuşamaya başladı vücudumuz daha yeni yeni açılmış kondüyona girmeye başlamıştı bir mola verdik şortlarımızı ve formalarımızı giydikten sonra Ayyon’a doğru gidiyoruz.Saat 11:30 gibi Afyona girdik.

Gazlı Göl’e kadar 30km sabit tempo ile geldik Fatih ve ben tempoyu artırarak arkamızda bulunan Gökhan,Sait,Hakan ve Uğur’a hızlanmalarını söyledik bunlar 10km kadar dayandı daha sonra yavaş yavaş dökülmeye başladılar.Gökhan daha azimli çıktı bizden ayrılmadı ama en sonunda onunda lastiği patladı kondüsyonumuz Fatih ve benim çok iyidi ama Gökhan’ın lastiği için durursak bizde yola devam edemezdik soğurduk durmadık ve Afyon’da durmak üzere yola devam ettik.

                  

Amacımız önce gidip gelecek olanlara yemek ve kamp alanı oluşturmaktı.Afyon’a vardık ama aradan 1saat geçti ne gelen var ne giden 2 saat geçti ne gelen var ne giden.2 saat 10 dakika geçtikten sonra Sait ve Uğur geldi.Gökhan lastiği tamir edememiş levyesi yokmuş elinde bisikleti ile geliyormuş bunlarda ona eşlik emişler Hakan ise Gökhan’ı bırakmamış onunla geliyormuş.Neyse bunlar geldi kızgın bir vaziyette biraz tartıştık Gökhan’ın gönlünü aldık.Ben yemeği hazırlıoyken arkadaşlarımda Gökhan’ı sakinleştirip çadırda dinlenmesi için ikna etmeye çalışıyordu.Gökhan inat mı inat gitmiş otların üstüne yatmış kalkmıyor.

Anladım ki ilk olarak yaptığımız bu uzun gezi hoşgörü olmaz ise yürümiyecek ve bir yerde kopmalar meydan gelecekti bundan sonra bu hasasiyete dikkat etmeye başladım.

Yemekte yumurta tavuk kızartma ve ayran vardı birde irice köy ekmeği oturduk matların üsütne güzelce doyurduk karnımızı.Herkes çekildi çadırına ben kaldım tek başıma bulaşıklarda bana kalmıştı anlıyacağınız.Bende yl yorgunuydum bende yattım.Gece saat 23:00 sıraları acı bir siren ve kuvvetli bir ışık ben Fatih’e sarılmışım Fatih’te bana bağırıyoruz.Diğer çadırlardanda aynı sesler:Afyon şehir içinde Tren garından başka ağaçlık olan bir yer bulamadık .Neyse bu korkuyuda atlattık.Saat 2:30 gibi kalktık çadırları topladık her şey hazır akşamdan bıraktığımız bulaşıklar halen duruyor ben hiç sesimi çıkarmadan birinden “Bu bulaşıklar ne olacak”sözünün çıkmsını bekliyordumBu altın sözü söyleyen Gökhan’a akşam nasıl yiyip içip bıraktıysanız şimdide toplayacak olan sizlersiniz dedim.Bu sözü söylemem herkeze ders oldu birdaha bulaşık hiç kalmadı.Saat 3:30’da yola çıktık karanlıkta esneyerek gidiyoruz.Saat 10:00’da Isparta/Eğirdir’e girdik.Göl kıyısında bir güzel yüzdük ve karnımızı güzelce doyurduktan sonra yola devam için hazırlanmıştık ki bir tatsızlık oldu.Hakan ben geri döncem dedi.

-Siz çok yavaş gidiyorsunuz siz çok mola veriyorsunuz diyerek

Diyerek mola yerini terk etti.Biz dur falan dedik ama hiç oralı bile olmadı bizi takmadı bile.Bıraktık kendi haline yarım saat sonra çıktık yola ordaki markete sorduk gördünüzmü diye Afyona doğru gitti deiler.Bizde Antalya’ya doğru yolumuza devam ettik aslında onun niyeti hep böyle tatsızlık çıkarmaktır.Biz normal olarak arkada kalanı bekleyip yorulan varsa ihtiyaç molasıu vererek devam etmek istedik ama o uymadı ve gitti.

                      Her türlü olumsuzluğa rağmen yola devam ettik Eğirdir Gölü kıyısı boyunca merkeze gelmek için 70km yol dolandık in çık in çık yollar bitmiyor.Artık onca yol giden bacaklarımız bitmiş tükenmişti.Son bir güçle kendimizi Saat5:00 gibi Eğirdir’e attık.Orda Sait’in Üniversiteden arkadaşı Musa bizi evinde misafir etti.Kalmamız için oda hazırladı.Misafir perver ailesi karnımızı bir güzel doyurdu ve bizler özlediğimiz bu rahatı görünce mayıştık ve yatmak için izin istedik.Yok böyle bir rahatlık ne yatmışız sabah saat 7:00 düzeni bozmuştuk hep gece yarısı çıktığımız yola geç kalmıştık.Apar topar toplandık gidecez.Ama Musa’nın annesi bizleri salmadı kahvaltı yaptırıp öyle yolladı Saat oldu 8:00 biz son sürat yola çıktık.Çünkü ne kadar erken çıkarsak okadar çok yol gideriz öğlen sıcaktan yol gidemiyoruz.Eğirdir’den sonra rampalar yavaş yavaş başladı

hele Bozdurmuş Beli diye bir zirve var 1440m canımıza okudu 30km rampa öğlen vakti ve yollarda asfalt değil mıcır.Öldük zirvede kiraz ağaçlarının altında meyve bolluğu içerisinde karnımız doyurduk dinlendik ve 10:00te yola çıktık.Büyük bir iniş ve düzlükten sonra Toroslara geldik Saat:14:30gibi tepesine vardık ve 15:10da aşağı indik Antalya’ya 100km kalmış sıcağıda yidik yorgunuzda birbirimize baktık gidermiyiz gideriz bi gaz yola devam.Saat 20:00 civarında Antalya Konyaaltında ki Gençlik Spor Müdürlüğüne bağlı Yüzme Havuzunda çadırlarımız kurduk.Sevinçten havalara zıplayacağız ama nere hepimiz bitik ve yorgun haldeyiz.Çadırlara girdik gece 24:00 gibi kalktım Fatih dışarıda deniz manzarasında müzik dinliyor öbürleri fosur fosur yatıyo biz biraz daha dayanıklı olduğumuza kendimizi kolay toparlıyoruz.Biraz muhabbet ettikten sonra hadi gezelim biraz dedik.İndik sahile bu kadar yorgunluktan sonra denizin tuz kokulu nemli ve bir okadarda yumuşak kokusunu solumak o dalga seslerini duymak ayaklarımızı dalgalara vura vura yürümek ne güzel bir duygu bu duyguyu normal olarak buralara gelseydik tatamazdık.Gezindik tekrar pilimiz bitmeye başlayınca çadırlara döndük yer keşfi yaptıktan sonra çadırlarımızda uyuduk.Sabah güneşin kavurucu sıcağı vurunca rahatsız bir şekilde uyandık ve çadırları biraz daha uyumak için gölgeye sürükledik ama ne fayda burası Eskişehir değil ki Antalya bir saat uyuyamadık bile kalktık karnımız doyurduk ve haydi denize müthiş bir eğlence birbirimizle şakalaşıyorduk turistlerin şaşkın bakışları içerisinde denizden çıktık resimler çekindik.Yani bu kadar yolun tadını çıkardık.Sıra geldi duşlara yüzme havuzu kışın denizin taşması sonucu kullanılmaz hal almış duşlar çalışmıyordu bekçiden hortum istedim hortumu tesiste çalışan tek su kaynağı olan kızlar tuvaletinin musluğuna taktım ve burada duş aldık.Üç gün bu şekil yol yorgunluğumuz attık ve Kemer’e gitmek için hazırlandık ama aldığımız duyumlara göre akşam trafiği Antalya-Kemer arası oldukça yoğun ve alkollü araç kullanan çok oluyormuş bizde istemiyerekte olsa öğlen gitmek üzere bekledik.Neyse yola çıktık herkesin meraklı bakışları ile Kemer yolunda ilerliyoruz sahilde mola verdik orda bulunan tesisin tuvaletlerini kullandık çıktık tam gidiyoruz.Bir adam ve elinde biletler:

Bekçi:-Durun hemşerim nereye?

Biz şaşırdık ne istiyordu acaba bu adam

Bekçi:-Tuvaleti kullanıp nereye gidiyorsunuz böyle

Şaşkınlığımızı atamadık Gökhan aradan çıkıp ne kadar ücret dedi.

Bekçi: -Kişi başı Bir milyon yeter dedi.

Hadi albaşına bela şimdi ne yapacaktık 5 kişi beşide tuvalete girmiş Beşmilyon eder zaten biz paranın hesabını yapıyoruz.Herkesin gözü paranın toplandığı Fatih’e yöneldi.

Fatih: -Biz sporcuyuz.

Dediysede anlatamadı derdini en sonunda üçmilyona anlaştık ve ordan sinirli bir şekilde uzklaştık.Herkes turistlerden para koparmak için ne yapacağını şaşırmış her şeyden para alıyorlar Türkiye’den başka hangi ülkede var bu tür uygulamalar.Yola devam ettik Beldibi’ne girdik biraz dinleniriz alışveriş yaparız diye.Alış veriş yapacak marketi zor bulduk her yerde Rusça Yunanca İngilizce yazılar dükyanı içerisine bakarak anlıyoruz neyse bir market bulduk fiyatlara bakıyoruz.Ekmek 2euro peynir 5euro bu kadarda olmaz cinsinden sanki Türkiye’de değiliz.Aldık alcağımız ve çıktık yiyeceğimiz yer arıyoruz bulduk bir park oturduk.Karpuzumuzu ve ekmeğin arasına peynir ve domatesi koyup afiyetle yerken parkta yanımıza bir görevli gelip buradan çıkıp başka yere gidin tursitler rahatsız oluyor dedi.Bizim milliyetçiliğimiz kabardı az kalsın bekçiyi dövecektik.Sonra yumuşayan bekçi Türkleri burada pek istemezler niye diye sorduk.Çünkü Türklerde para yok diye cevap verdi.Biz ozaman bizde para olmadığı için buradan kovuyorsunuz diye cevap verdik görevli cevap veremedi aman gidin gibi bir tavırı vardı.Biz aşırı bir sinirle toparlandık parktan çıktık gidecektik.Ben ortalığı yatıştırayım diye gruba hadi gelin şu beldibinde türk görsünler dedim ve grubu alıp sahilde dolaşıyoruz bir tane iskelede resim çekineceğiz çıktık iskeleye daha saniye geçmeden bir görevli daha burası otelin malı inin ordan turistler bize bakıp gülüyor falan biz iyice ayar olduk.Stres atalım derken iyice asabi olduk.Ordanda kovulduk yola çıktık o öfke ile yolu nasıl alıyoruz bir bilseniz.Kemer’e geldik.İçimizde bir korku acaba Kemer’de de bize aynı şekilde mi davranırlar diye.Kemer’e varınca hemen Gençlik Spor Müdürlüğüne ait bir tesis aradım stat varmış hemen girdik.Görevliden izin istedik vermedi ve tesisten çıkın dedi.Ne kadar lisansımızı göstersek iznimiz var desekte çıkın müdürden izin alın öyle girin dedi.Ben ve Gökhan hemen çıktık.Kaymakamlığa ordada kimse yok ordan çıktık Gençlik Spor Müdürlüğü binası arıyoruz onda bulamadık en sonunda askeriyeye sığındık gittik Deniz Liman başkanı olan Turgay Umut’un yanına durumu anlattık Beldibin’de başımızdan geçenleri anlattık.O da bizim kadar sinirlendi bize yatacak yer bulabilirseniz seviniriz dedik o da hemen burada yatın istediğiniz yere çadırı kurun diyerek jest yaptı size kimse dokunamaz dedi.Ama biz istemedik bize futbol sahasında bir yer verseler yeter siz bir arayın müdürü diye ricada bulunduk hemen aradı ve bize izin aldı.Biz sevinçle gittik bekçinin hain bakışları içerisinde çadırları kurduk tatilimizin kalan kısmını artık burada geçirebilirdik.Çadırları kurduk kurmasınada hava çok sıcaktı yatamazdık karar değiştirdik türbünlerde uyku tulumlarımızın içinde yatabilirdik.

Ertesi gün iyi bir uyku çektikten sonra güzel bir kahvaltı için uyandık en güzel uykumuzu Musaların evinden sonra burada almıştık.

Telefonum çaldı babam Alper isimli kilolu bir arkadaşımız vardı o da gelmek istiyordu malum gelemedi.Otobüsle onun geleceğinin 13:00 gibi Kemer’de olacağını söyledi tamam biz onu karşılarız dedim kapattım.

Karnımız doyurduk Gökhan Fatih ve ben çıktık otogar aramaya Alper’i karşıladık.Grup yine altı kişi oldu.Alper de sevinç içinde bize katıldı.Biz espiriyle karışık hadi yine iyisin otobüs nasıldı gibilerinden Alper’e şakalar yaparak kampa getirdik.Bi güzel o da karnını doyurdu 15:00 gibi denize girmek için sahile gittik.Her yer turist serdik havluları güneşleniyoz.Bi baktık birileri gülüyor kalktık iki kadın Alper’e bakarak gülüp duruyor İngilizce bilen Gökhan bir şeyler dedi anlamadılar.Demek ki bunlar Rus dedik Alper’e baktık.Surat ifadesi değişmiş kızmıştı.Kalktı denize girdi kiloları ile dalga geçilmesini sevmiyordu.Saat 18:00 kadar sahilde eğlendik gittik kamp alanına tavla kağıt falan oynadık.Artık yatacaz o da ne bir acı sancı yanıyor sırtımız heryerimiz uyuyamadık bir yandanda diskoların müzik sesleri o gece berbattı.

Ertesi gün derisi su toplayan Fatih gölgeden çıkmadı ben üstümdeki tişortü hiç çıkarmadım Alper ise teni beyazdı kıpkırmızı olmuş tavuk gibi kızarmıştı diyerleri ise bize gülüyordu onlar da bugün denize gireceklerde bizde görürsünüz diyorduk.Ama onlar tedbirli gittiler güneş kremi falan biz avni gibi gittik dapdazlak güneşin ortasında bi güzel kuzu çevirme olduk geldik neyse bir daha bu hataya düşmezdik artık.Akşam oldu bisiklet turuna kakar verdik.Sahil yolunda geziyoruz bir tane türk yok her yer turist bir baktık ünlü biri Gönül Yazar.Gökhan hemen atıldı.Gönül hanım bakarmısınız diye.Harbiden o gittik yanına resim çekildik.Ardından kendi bisikletini anlatıyo üç tekerlekli sepetli bisikleti varmış falan Eskişehir’den bisiklet ile geldiğimizi duyunca bize hayran kaldı neyse ordanda ayrıldık geziyoruz.Alper önümüzden gidiyor adamın birine arkadan bi çarptı adamın cep telefonu havalarda Alper fıydı.biz geriye döndük.Bu aceminin yüzünden az kalsın buralardan hakkaten kovulacaktık.Ordan Turgay komutanın yanına geldik çay ikram ettiler sohbet ettik.Ertesi gün gelin size yat gezisi yaptırayım dedi.Biz şaşırdık o kadar kovulma ve dışlanmanın ardından bizi bağrına basan biri olunca hakikaten şaşırıyorsunuz.Ertesi gün Saat 10:00’da yata bindik.Yatta bizden başka türk yoktu yat denize açılırken mehter marşı çaldı biz hepbir ağızdan söyledik bütün turstler bize bakıyor.Görün işte Türkler nasıl olurmuş dercesine maziyi hatırlatırcasına bağıra bağıra söylerken marş kesildi hemen titanic çalmaya başlayınca bizim tursitler başladı güvertede sarılmaya oynaşmaya burada kültürel farklılığımız hemen anladık.Neyse doğanın tadını ve deniz manzarasını doyasıya çıkardık.Hergün yumurta domates peynir ve karpuz yemekten sıkılan bizler yemekte balık ve makarna salatayı görünce saldırdık yine turuistlerin hayretli bakışları ile yemekleri silip süpürdük birer tabak yiyebilmek için sıraya girdik millet birinciyi bitirmeden biz ikinciye geçtik gerçi biraz aç gözlülük ama mecburi bir davranış olarak görebilirisiniz bunu.Daha sonra bir alman kızı ve Norveçli bir genç arkadaşımızla sohbet ettik Türklerin geleneklerini anlattık Çanakkale savaşını anlattık onalrda bize okullarında bunları duyduklarını fakat bizim anlattığımız şekilde  değilde değiştirilerek anlatıldığını söylediler.Burda tarihi azda olsa yabancı iki ırka aktarmış ve milli bir görev yapmış olduk aferin bize :)) Ertesi gün 1 Temmuz Denizcilik bayramı imiş Turgay komutan bize protokol ile Eskişehir’den geldiğimiz için madalya töreni hazırlamış bizi törene davet etti.Biz sevinerek ertesi gün törene gittik heyecanla isimlerimizin okunmasını ve bizleri çağırmalarını bekledik.Ne büyük bir grur şu madalya törenleri önceden tatmasam bilmeme her seferinde aynı çoşku var.Madalayalarımız takıldıktan sonra Kemer Marina’sına geldik.Burda şenlikler oldu yüzme yarışması vardı.Beni kolumdan tutan arkadaşlarım benim istememe karşın yarışmaya soktu Turgay komutanda ısrar edince mecburen beş yat görevlisi ile birlikte yarışa girmek zorunda kaldım.Sonuçta üçüncü oldum ama gelin bide bana sorun öldüm öldüm dirildim ikiyüz metrelik yarışta gücümü tamamen bitirdim.Birde yol yorgunuyuz kafam dönüyo düz gitmem gerekirken sola doğru yön değiştirmişim hadi bidaha depara kalk düz yönü bul ömrümün en zor yarışıydı.Yarıştan çıktık toplandık karnımızı doyurduk akşam fener alayına katıldık ondan sonra yat gezisine çıktık gece ayrı bir zevki var yine burada da aç gözlülük yaparak dağıtılan kanepelerden bir tepsi ve garsondan 2,5 litrelik kola aldık ve hepsini yarın yola gideceğimiz için büyük bir iştahla yedik herkes normal olarak bize hayretle bakıyordu beklide ayıplıyordu ama takan kim bilseler bizim çektiklerimizi onlarda hak verirdi Hem turistler bizden çok bu ülkenin nimetlerinden yararlanıp yiyip içip gezerken biz bu kadarcık ayıp yapmışız çokmu biraza biz yiyip gezip eğlenelim değil mi.Tatilimiz bitiyordu artık buralara alışmıştık ama artık gitmeliydik 20 gün olmuştu yollara düşeli ve bunca zaman harcadığımız kişi başına düşen para 2004 yılında 60.000.000TL idi bu para ile tatil yaptığımıza halen inanamamaktayım hemde bu derece lüks bir tatil yatlarda falan gelecek yıl görüşmek üzere Turgay Umut’a teşekkür ederek Kemer’den Eskişehir’e doğru yeni bir maceraya doğru pedallayarak yollara koyulduk belki bir anı belki bir eğlence ileride neolur bilmiyorum ama bu duyguları herkesin tatmasını hayatın tadını çıkarmasını diliyorum….