24.06.2004 Esbike Akdeniz Bisiklet Turu

24.06.2004 AKDENİZ TURU


                      Bir gün gezmek isteyen dolaşmak isteyen bir grup genç aralarında karar verirler.Antalya’ya tatil ve adrenalin yaşamak için bir gezi düzenleyecekler ama bu gençlerin kimisi halen çalışıyor ve iş yerinden izin alamıyor kimisinin ailesi bisiklet ile gitmesine izin vermiyor kimisinin parası geziye yetmeyecek kadar az.

        

 Ama hiçbir aksilik gençleri gerçekleştirmek istedikleri bu amacı engelleyemezdi.Gençler bir dahaki hafta buluşmak ve işleri yoluna koymak için aralarında anlaştılar.İşinden izin alamayanlar yalvar yakar izin almış ailesinden izin alamayan arada kalmış ne yapacağını bilmiyor.Parası olmayan ise boynu bükük bizi izliyor bizler ise onun bu durumu üzerine o kişiyi kendi paralarımızın bir kısmını kısarak onunda gelmesi için ortak karar aldık ve Cuma günü akşamı için altı arkadaş aramızda anlaştık ve artık Antalya maceramız için ilk adımı atmıştık saat 4:00’te Eskişehir çıkışında buluşup yola çıkacaktık.

Ertesi günü herkes gibi bende sabırsızlıkla bekliyordum bisikletimi tıpkı bir doktor gibi tüm noktalarını atlamadan ve titizlikle bakımdan geçiriyor.Bilyeleri teker teker çıkarıp temizleyip bir güzel gres yağı ile yağlayıp yerlerine takıyor lastik akortlarını yapıyordum.Bir yandanda annemin içeriden seslenişleri vardı.

-Oğlum sende hiç akıl yok delisiniz siz delisiniz.

Babam ise eskiden benim izlediğim bu yollardan geçmiş tabiri caizse eleğini eleyip asmıştı ve bana hazırlanmamda yardımcı oluyordu.Hatta bisikletime heybe bile dikip hazırlamıştı.Neyse çadırımdan tutunda mutfak takımlarına çorabımdan mp3 çalarıma kadar a’dan z’ye her şeyim hazırı sıra geldi saat 4:00 beklemeye.

Müthiç bir heyecan içinde yattım ama bir türlü uyuyamıyorum,kalktım evin içerisinde geziniyorum aklıma bisikleti tartma fikri geldi.Aldım evde tartıldığımız kantarı önce kendimi tarttım 75kg sonra bisikleti tarttım 30kg yüklerle birlikte toplam 105kg biraz tırstım açıkçası bu yükle toroslar ve o kadar yol nasıl aşılırdı gençlik ya aşarız ne olacak hesabı  hiç aldırış etmeden tekrar yattım saat 4:00’te istenilen noktaya gitmek üzere kalktım.

Gözlerde çapak uykum daha yeni yeni açılıyor çıkmışım yola şehirde herkes uyuyor sokaklar bomboş bir tek biz akıllıyız dolaşıyoruz insanlar başta annem olmak üzere birazda olsalar haklılar galiba.

Belirtilen noktaya geldim arkamdan 10dk falan geçti Annem kardeşim ve babam motor ile geldi.Hiç olmazsa şehir çıkışına kadar eşlik etmek için,diğer arkadaşlarımda tamam hepsi gelmiş yola çıktık.

     

Hava sabah saatlerinde aşırı soğuk birde Eskişehir’in kuru ayazı olunca dayanılmaz önceden aldığımız montları giyidik üzerimize tam Eskişehir’den çıktık ormalık bölgenin içerisindeyiz birbirimizle konuşa konuşa gidiyoruz bir baktık bir bağrış “Domuz geliyor dikkat!” sağa sola bakmaya fırsat kalmadan grubun tam ortasından beşaltı tane eşek büyüklüğünde domuz.Şansımız varmış ki hiçbirimize çarpmadan aramızdan geçip gittiler.Bu olaydan sonra benim ailem geri döndüler bizi yolcu ettiler.

                   Hava yavaş yavaş yumuşamaya başladı vücudumuz daha yeni yeni açılmış kondüyona girmeye başlamıştı bir mola verdik şortlarımızı ve formalarımızı giydikten sonra Ayyon’a doğru gidiyoruz.Saat 11:30 gibi Afyona girdik.

Gazlı Göl’e kadar 30km sabit tempo ile geldik Fatih ve ben tempoyu artırarak arkamızda bulunan Gökhan,Sait,Hakan ve Uğur’a hızlanmalarını söyledik bunlar 10km kadar dayandı daha sonra yavaş yavaş dökülmeye başladılar.Gökhan daha azimli çıktı bizden ayrılmadı ama en sonunda onunda lastiği patladı kondüsyonumuz Fatih ve benim çok iyidi ama Gökhan’ın lastiği için durursak bizde yola devam edemezdik soğurduk durmadık ve Afyon’da durmak üzere yola devam ettik.

                  

Amacımız önce gidip gelecek olanlara yemek ve kamp alanı oluşturmaktı.Afyon’a vardık ama aradan 1saat geçti ne gelen var ne giden 2 saat geçti ne gelen var ne giden.2 saat 10 dakika geçtikten sonra Sait ve Uğur geldi.Gökhan lastiği tamir edememiş levyesi yokmuş elinde bisikleti ile geliyormuş bunlarda ona eşlik emişler Hakan ise Gökhan’ı bırakmamış onunla geliyormuş.Neyse bunlar geldi kızgın bir vaziyette biraz tartıştık Gökhan’ın gönlünü aldık.Ben yemeği hazırlıoyken arkadaşlarımda Gökhan’ı sakinleştirip çadırda dinlenmesi için ikna etmeye çalışıyordu.Gökhan inat mı inat gitmiş otların üstüne yatmış kalkmıyor.

Anladım ki ilk olarak yaptığımız bu uzun gezi hoşgörü olmaz ise yürümiyecek ve bir yerde kopmalar meydan gelecekti bundan sonra bu hasasiyete dikkat etmeye başladım.

Yemekte yumurta tavuk kızartma ve ayran vardı birde irice köy ekmeği oturduk matların üsütne güzelce doyurduk karnımızı.Herkes çekildi çadırına ben kaldım tek başıma bulaşıklarda bana kalmıştı anlıyacağınız.Bende yl yorgunuydum bende yattım.Gece saat 23:00 sıraları acı bir siren ve kuvvetli bir ışık ben Fatih’e sarılmışım Fatih’te bana bağırıyoruz.Diğer çadırlardanda aynı sesler:Afyon şehir içinde Tren garından başka ağaçlık olan bir yer bulamadık .Neyse bu korkuyuda atlattık.Saat 2:30 gibi kalktık çadırları topladık her şey hazır akşamdan bıraktığımız bulaşıklar halen duruyor ben hiç sesimi çıkarmadan birinden “Bu bulaşıklar ne olacak”sözünün çıkmsını bekliyordumBu altın sözü söyleyen Gökhan’a akşam nasıl yiyip içip bıraktıysanız şimdide toplayacak olan sizlersiniz dedim.Bu sözü söylemem herkeze ders oldu birdaha bulaşık hiç kalmadı.Saat 3:30’da yola çıktık karanlıkta esneyerek gidiyoruz.Saat 10:00’da Isparta/Eğirdir’e girdik.Göl kıyısında bir güzel yüzdük ve karnımızı güzelce doyurduktan sonra yola devam için hazırlanmıştık ki bir tatsızlık oldu.Hakan ben geri döncem dedi.

-Siz çok yavaş gidiyorsunuz siz çok mola veriyorsunuz diyerek

Diyerek mola yerini terk etti.Biz dur falan dedik ama hiç oralı bile olmadı bizi takmadı bile.Bıraktık kendi haline yarım saat sonra çıktık yola ordaki markete sorduk gördünüzmü diye Afyona doğru gitti deiler.Bizde Antalya’ya doğru yolumuza devam ettik aslında onun niyeti hep böyle tatsızlık çıkarmaktır.Biz normal olarak arkada kalanı bekleyip yorulan varsa ihtiyaç molasıu vererek devam etmek istedik ama o uymadı ve gitti.

                      Her türlü olumsuzluğa rağmen yola devam ettik Eğirdir Gölü kıyısı boyunca merkeze gelmek için 70km yol dolandık in çık in çık yollar bitmiyor.Artık onca yol giden bacaklarımız bitmiş tükenmişti.Son bir güçle kendimizi Saat5:00 gibi Eğirdir’e attık.Orda Sait’in Üniversiteden arkadaşı Musa bizi evinde misafir etti.Kalmamız için oda hazırladı.Misafir perver ailesi karnımızı bir güzel doyurdu ve bizler özlediğimiz bu rahatı görünce mayıştık ve yatmak için izin istedik.Yok böyle bir rahatlık ne yatmışız sabah saat 7:00 düzeni bozmuştuk hep gece yarısı çıktığımız yola geç kalmıştık.Apar topar toplandık gidecez.Ama Musa’nın annesi bizleri salmadı kahvaltı yaptırıp öyle yolladı Saat oldu 8:00 biz son sürat yola çıktık.Çünkü ne kadar erken çıkarsak okadar çok yol gideriz öğlen sıcaktan yol gidemiyoruz.Eğirdir’den sonra rampalar yavaş yavaş başladı

hele Bozdurmuş Beli diye bir zirve var 1440m canımıza okudu 30km rampa öğlen vakti ve yollarda asfalt değil mıcır.Öldük zirvede kiraz ağaçlarının altında meyve bolluğu içerisinde karnımız doyurduk dinlendik ve 10:00te yola çıktık.Büyük bir iniş ve düzlükten sonra Toroslara geldik Saat:14:30gibi tepesine vardık ve 15:10da aşağı indik Antalya’ya 100km kalmış sıcağıda yidik yorgunuzda birbirimize baktık gidermiyiz gideriz bi gaz yola devam.Saat 20:00 civarında Antalya Konyaaltında ki Gençlik Spor Müdürlüğüne bağlı Yüzme Havuzunda çadırlarımız kurduk.Sevinçten havalara zıplayacağız ama nere hepimiz bitik ve yorgun haldeyiz.Çadırlara girdik gece 24:00 gibi kalktım Fatih dışarıda deniz manzarasında müzik dinliyor öbürleri fosur fosur yatıyo biz biraz daha dayanıklı olduğumuza kendimizi kolay toparlıyoruz.Biraz muhabbet ettikten sonra hadi gezelim biraz dedik.İndik sahile bu kadar yorgunluktan sonra denizin tuz kokulu nemli ve bir okadarda yumuşak kokusunu solumak o dalga seslerini duymak ayaklarımızı dalgalara vura vura yürümek ne güzel bir duygu bu duyguyu normal olarak buralara gelseydik tatamazdık.Gezindik tekrar pilimiz bitmeye başlayınca çadırlara döndük yer keşfi yaptıktan sonra çadırlarımızda uyuduk.Sabah güneşin kavurucu sıcağı vurunca rahatsız bir şekilde uyandık ve çadırları biraz daha uyumak için gölgeye sürükledik ama ne fayda burası Eskişehir değil ki Antalya bir saat uyuyamadık bile kalktık karnımız doyurduk ve haydi denize müthiş bir eğlence birbirimizle şakalaşıyorduk turistlerin şaşkın bakışları içerisinde denizden çıktık resimler çekindik.Yani bu kadar yolun tadını çıkardık.Sıra geldi duşlara yüzme havuzu kışın denizin taşması sonucu kullanılmaz hal almış duşlar çalışmıyordu bekçiden hortum istedim hortumu tesiste çalışan tek su kaynağı olan kızlar tuvaletinin musluğuna taktım ve burada duş aldık.Üç gün bu şekil yol yorgunluğumuz attık ve Kemer’e gitmek için hazırlandık ama aldığımız duyumlara göre akşam trafiği Antalya-Kemer arası oldukça yoğun ve alkollü araç kullanan çok oluyormuş bizde istemiyerekte olsa öğlen gitmek üzere bekledik.Neyse yola çıktık herkesin meraklı bakışları ile Kemer yolunda ilerliyoruz sahilde mola verdik orda bulunan tesisin tuvaletlerini kullandık çıktık tam gidiyoruz.Bir adam ve elinde biletler:

Bekçi:-Durun hemşerim nereye?

Biz şaşırdık ne istiyordu acaba bu adam

Bekçi:-Tuvaleti kullanıp nereye gidiyorsunuz böyle

Şaşkınlığımızı atamadık Gökhan aradan çıkıp ne kadar ücret dedi.

Bekçi: -Kişi başı Bir milyon yeter dedi.

Hadi albaşına bela şimdi ne yapacaktık 5 kişi beşide tuvalete girmiş Beşmilyon eder zaten biz paranın hesabını yapıyoruz.Herkesin gözü paranın toplandığı Fatih’e yöneldi.

Fatih: -Biz sporcuyuz.

Dediysede anlatamadı derdini en sonunda üçmilyona anlaştık ve ordan sinirli bir şekilde uzklaştık.Herkes turistlerden para koparmak için ne yapacağını şaşırmış her şeyden para alıyorlar Türkiye’den başka hangi ülkede var bu tür uygulamalar.Yola devam ettik Beldibi’ne girdik biraz dinleniriz alışveriş yaparız diye.Alış veriş yapacak marketi zor bulduk her yerde Rusça Yunanca İngilizce yazılar dükyanı içerisine bakarak anlıyoruz neyse bir market bulduk fiyatlara bakıyoruz.Ekmek 2euro peynir 5euro bu kadarda olmaz cinsinden sanki Türkiye’de değiliz.Aldık alcağımız ve çıktık yiyeceğimiz yer arıyoruz bulduk bir park oturduk.Karpuzumuzu ve ekmeğin arasına peynir ve domatesi koyup afiyetle yerken parkta yanımıza bir görevli gelip buradan çıkıp başka yere gidin tursitler rahatsız oluyor dedi.Bizim milliyetçiliğimiz kabardı az kalsın bekçiyi dövecektik.Sonra yumuşayan bekçi Türkleri burada pek istemezler niye diye sorduk.Çünkü Türklerde para yok diye cevap verdi.Biz ozaman bizde para olmadığı için buradan kovuyorsunuz diye cevap verdik görevli cevap veremedi aman gidin gibi bir tavırı vardı.Biz aşırı bir sinirle toparlandık parktan çıktık gidecektik.Ben ortalığı yatıştırayım diye gruba hadi gelin şu beldibinde türk görsünler dedim ve grubu alıp sahilde dolaşıyoruz bir tane iskelede resim çekineceğiz çıktık iskeleye daha saniye geçmeden bir görevli daha burası otelin malı inin ordan turistler bize bakıp gülüyor falan biz iyice ayar olduk.Stres atalım derken iyice asabi olduk.Ordanda kovulduk yola çıktık o öfke ile yolu nasıl alıyoruz bir bilseniz.Kemer’e geldik.İçimizde bir korku acaba Kemer’de de bize aynı şekilde mi davranırlar diye.Kemer’e varınca hemen Gençlik Spor Müdürlüğüne ait bir tesis aradım stat varmış hemen girdik.Görevliden izin istedik vermedi ve tesisten çıkın dedi.Ne kadar lisansımızı göstersek iznimiz var desekte çıkın müdürden izin alın öyle girin dedi.Ben ve Gökhan hemen çıktık.Kaymakamlığa ordada kimse yok ordan çıktık Gençlik Spor Müdürlüğü binası arıyoruz onda bulamadık en sonunda askeriyeye sığındık gittik Deniz Liman başkanı olan Turgay Umut’un yanına durumu anlattık Beldibin’de başımızdan geçenleri anlattık.O da bizim kadar sinirlendi bize yatacak yer bulabilirseniz seviniriz dedik o da hemen burada yatın istediğiniz yere çadırı kurun diyerek jest yaptı size kimse dokunamaz dedi.Ama biz istemedik bize futbol sahasında bir yer verseler yeter siz bir arayın müdürü diye ricada bulunduk hemen aradı ve bize izin aldı.Biz sevinçle gittik bekçinin hain bakışları içerisinde çadırları kurduk tatilimizin kalan kısmını artık burada geçirebilirdik.Çadırları kurduk kurmasınada hava çok sıcaktı yatamazdık karar değiştirdik türbünlerde uyku tulumlarımızın içinde yatabilirdik.

Ertesi gün iyi bir uyku çektikten sonra güzel bir kahvaltı için uyandık en güzel uykumuzu Musaların evinden sonra burada almıştık.

Telefonum çaldı babam Alper isimli kilolu bir arkadaşımız vardı o da gelmek istiyordu malum gelemedi.Otobüsle onun geleceğinin 13:00 gibi Kemer’de olacağını söyledi tamam biz onu karşılarız dedim kapattım.

Karnımız doyurduk Gökhan Fatih ve ben çıktık otogar aramaya Alper’i karşıladık.Grup yine altı kişi oldu.Alper de sevinç içinde bize katıldı.Biz espiriyle karışık hadi yine iyisin otobüs nasıldı gibilerinden Alper’e şakalar yaparak kampa getirdik.Bi güzel o da karnını doyurdu 15:00 gibi denize girmek için sahile gittik.Her yer turist serdik havluları güneşleniyoz.Bi baktık birileri gülüyor kalktık iki kadın Alper’e bakarak gülüp duruyor İngilizce bilen Gökhan bir şeyler dedi anlamadılar.Demek ki bunlar Rus dedik Alper’e baktık.Surat ifadesi değişmiş kızmıştı.Kalktı denize girdi kiloları ile dalga geçilmesini sevmiyordu.Saat 18:00 kadar sahilde eğlendik gittik kamp alanına tavla kağıt falan oynadık.Artık yatacaz o da ne bir acı sancı yanıyor sırtımız heryerimiz uyuyamadık bir yandanda diskoların müzik sesleri o gece berbattı.

Ertesi gün derisi su toplayan Fatih gölgeden çıkmadı ben üstümdeki tişortü hiç çıkarmadım Alper ise teni beyazdı kıpkırmızı olmuş tavuk gibi kızarmıştı diyerleri ise bize gülüyordu onlar da bugün denize gireceklerde bizde görürsünüz diyorduk.Ama onlar tedbirli gittiler güneş kremi falan biz avni gibi gittik dapdazlak güneşin ortasında bi güzel kuzu çevirme olduk geldik neyse bir daha bu hataya düşmezdik artık.Akşam oldu bisiklet turuna kakar verdik.Sahil yolunda geziyoruz bir tane türk yok her yer turist bir baktık ünlü biri Gönül Yazar.Gökhan hemen atıldı.Gönül hanım bakarmısınız diye.Harbiden o gittik yanına resim çekildik.Ardından kendi bisikletini anlatıyo üç tekerlekli sepetli bisikleti varmış falan Eskişehir’den bisiklet ile geldiğimizi duyunca bize hayran kaldı neyse ordanda ayrıldık geziyoruz.Alper önümüzden gidiyor adamın birine arkadan bi çarptı adamın cep telefonu havalarda Alper fıydı.biz geriye döndük.Bu aceminin yüzünden az kalsın buralardan hakkaten kovulacaktık.Ordan Turgay komutanın yanına geldik çay ikram ettiler sohbet ettik.Ertesi gün gelin size yat gezisi yaptırayım dedi.Biz şaşırdık o kadar kovulma ve dışlanmanın ardından bizi bağrına basan biri olunca hakikaten şaşırıyorsunuz.Ertesi gün Saat 10:00’da yata bindik.Yatta bizden başka türk yoktu yat denize açılırken mehter marşı çaldı biz hepbir ağızdan söyledik bütün turstler bize bakıyor.Görün işte Türkler nasıl olurmuş dercesine maziyi hatırlatırcasına bağıra bağıra söylerken marş kesildi hemen titanic çalmaya başlayınca bizim tursitler başladı güvertede sarılmaya oynaşmaya burada kültürel farklılığımız hemen anladık.Neyse doğanın tadını ve deniz manzarasını doyasıya çıkardık.Hergün yumurta domates peynir ve karpuz yemekten sıkılan bizler yemekte balık ve makarna salatayı görünce saldırdık yine turuistlerin hayretli bakışları ile yemekleri silip süpürdük birer tabak yiyebilmek için sıraya girdik millet birinciyi bitirmeden biz ikinciye geçtik gerçi biraz aç gözlülük ama mecburi bir davranış olarak görebilirisiniz bunu.Daha sonra bir alman kızı ve Norveçli bir genç arkadaşımızla sohbet ettik Türklerin geleneklerini anlattık Çanakkale savaşını anlattık onalrda bize okullarında bunları duyduklarını fakat bizim anlattığımız şekilde  değilde değiştirilerek anlatıldığını söylediler.Burda tarihi azda olsa yabancı iki ırka aktarmış ve milli bir görev yapmış olduk aferin bize :)) Ertesi gün 1 Temmuz Denizcilik bayramı imiş Turgay komutan bize protokol ile Eskişehir’den geldiğimiz için madalya töreni hazırlamış bizi törene davet etti.Biz sevinerek ertesi gün törene gittik heyecanla isimlerimizin okunmasını ve bizleri çağırmalarını bekledik.Ne büyük bir grur şu madalya törenleri önceden tatmasam bilmeme her seferinde aynı çoşku var.Madalayalarımız takıldıktan sonra Kemer Marina’sına geldik.Burda şenlikler oldu yüzme yarışması vardı.Beni kolumdan tutan arkadaşlarım benim istememe karşın yarışmaya soktu Turgay komutanda ısrar edince mecburen beş yat görevlisi ile birlikte yarışa girmek zorunda kaldım.Sonuçta üçüncü oldum ama gelin bide bana sorun öldüm öldüm dirildim ikiyüz metrelik yarışta gücümü tamamen bitirdim.Birde yol yorgunuyuz kafam dönüyo düz gitmem gerekirken sola doğru yön değiştirmişim hadi bidaha depara kalk düz yönü bul ömrümün en zor yarışıydı.Yarıştan çıktık toplandık karnımızı doyurduk akşam fener alayına katıldık ondan sonra yat gezisine çıktık gece ayrı bir zevki var yine burada da aç gözlülük yaparak dağıtılan kanepelerden bir tepsi ve garsondan 2,5 litrelik kola aldık ve hepsini yarın yola gideceğimiz için büyük bir iştahla yedik herkes normal olarak bize hayretle bakıyordu beklide ayıplıyordu ama takan kim bilseler bizim çektiklerimizi onlarda hak verirdi Hem turistler bizden çok bu ülkenin nimetlerinden yararlanıp yiyip içip gezerken biz bu kadarcık ayıp yapmışız çokmu biraza biz yiyip gezip eğlenelim değil mi.Tatilimiz bitiyordu artık buralara alışmıştık ama artık gitmeliydik 20 gün olmuştu yollara düşeli ve bunca zaman harcadığımız kişi başına düşen para 2004 yılında 60.000.000TL idi bu para ile tatil yaptığımıza halen inanamamaktayım hemde bu derece lüks bir tatil yatlarda falan gelecek yıl görüşmek üzere Turgay Umut’a teşekkür ederek Kemer’den Eskişehir’e doğru yeni bir maceraya doğru pedallayarak yollara koyulduk belki bir anı belki bir eğlence ileride neolur bilmiyorum ama bu duyguları herkesin tatmasını hayatın tadını çıkarmasını diliyorum….

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir